Sayfalar

18 Temmuz 2010 Pazar

NEO LİBERALİZM VE IMFSİZLİK İRONİSİ:CHP nin YENİ SÖYLEMİNE GİRİŞ

Temelleri 1980’li yıllarda atılan Neo Liberal Rejim 1990’lı yıllarla birlikte yaygın etkisini dünya ölçeğinde göstermeye başlamıştır. Günümüz küresel krizinin temel nedeni olarak kabul edilen ve neoliberal dönemin başat görüngüsü olan finansallaşma, ulusal ve uluslar arası ekonomide finansal motiflerin, finansal piyasaların, finansal aktör ve kurumların rolünün giderek artması olarak tanımlanabilir. Bu finansallaşma olgusunu ortaya çıkartan finansal liberalizasyon sürecinde, birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke finansal sistemlerini düzenleyici faaliyetlerden vazgeçme yoluna gitmişlerdir. Finansal liberalizasyonun özellikle gelişmekte olan ülkelerde yetersiz düzenleme faaliyetlerine bağlı olarak aşırı risk üstlenen finansal piyasaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Finansal liberalizasyon sonrası dönmede özellikle sermaye giriş çıkışlarının serbest bırakılmasına bağlı olarak birçok ülkede “genişleme-daralma çevrimlerinin” eşlik ettiği finansal krizler gözlenmiştir. Liberalizasyon uygulamalarına bağlı olarak para ve bankacılık krizlerinin birlikte ortaya çıktığı ikiz krizlerin görülme sıklıkları artmıştır. Bu finansallaşma dalgası içinde bulunduğumuz finansal kriz ortamında sona doğru yaklaşmaktadır. Bu finansallaşma döneminde finansal spekülasyon ve borçlanma yoluyla yapısal durgunluğun üstesinden gelebilmek için kısmı talep genişlemeleri yaratılır. Bu talep genişlemesi dalgaları sürdürülebilir bir büyüme tesis edemediği için sorunlar ortaya çıkarır. Türkiye ekonomisi dünya konjonktürü ile uyumlu büyüme patikasında krizin etkisiyle uzaklaşmaya başlamıştır. Ekonomik yapı farklı hükümetler döneminde tek bir paradigma inde yönetilmiş ekonomide söz sahibi kurum değişmez biçimde IMF olmuştur .IMF’nin “stand-by” anlaşmaları ile dayattığı ekonomi yönetim paradigması Türkiye ekonomi politika yapıcıları tarafından o kadar içselleştirilmiştir ki IMF ile anlaşmıyoruz söylemi halkı kandırmaya yönelik ucuz bir yalan olmanın ötesinde bir anlam taşımamaktadır. Sözde IMF siz günlerin arkasında yatan üç temel neden vardır. (Boratav,2010)
1.Hükümetin benimseyip yayımladığı “Orta Vadeli Program”, aslında, “eksik bir IMF programı”dır. Bu program, 2009–2012 arasında, kamu maliyesinde milli gelirin yüzde 3.4’ü oranında daralma (giderlerde kısılma, vergilerde artış) öngörüyor. Bu, bunalım ve işsizlik ortamında, ekonomiyi en azından durgunluğa sürükleyen fiili bir IMF programıdır. “İşgücü piyasalarını esnekleştirme” türünden neoliberal “yapısal reform” öğeleri de programda yer alıyor
2.Kasım 2009’dan bu yana, Türkiye ekonomisine dış dünyadan net sermaye girişi başlamış; ne kadar süreceği belli olmamasına rağmen bu olgu, âcil dış finansman gereksinimini hafifletmiştir.
3.AKP’nin elini-kolunu bağlayacak kimi IMF taleplerinden kaynaklanıyor ve vergi idaresinin özerkleştirilmesi ve belediyelere aktarılacak kaynaklarda kısıtlanma gibi bir seçim konjonktüründe kabulü güç öğelerden oluşmaktadır.
IMF neo liberal rejimim sadık uygulayıcısı bir kurum olarak Türkiye tarihinin en neo liberal partisi AKP nin danışıklı dövüş biçiminde gelişen restine bıyık altından gülümsemek dışında açık bir tepki vermemiştir. Özellikle sanayi kesimi ucuz işgücü artan verimlilik, ucuz ithal girdi politikasından nasiplenerek krize ayak uydurmaya çalışırken tarım ve tarım dışı kesimde artan işsizlik kitlelerin hızla yoksullaşmasına neden olmuştur.
Türkiye krizi aşmak bir tarafa krizin derinleşmesine bağlı olarak mevcut üretim kapasitesini ithalata bağımlı ve mülkiyetin yabancılara geçtiği bir yapıya dönüştürmüştür.Sanayisizleşme olgusu; istihdamı daraltarak ekonomide işsizliğin sürekli artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle derinleşen ekonomik kriz bir siyasal krize hızla dönüşmekte ve totaliter bir rejim inşası medya taşeronları sayesinde demokratikleşme aldatmacası altında yoksulluk içinde dünyevi olmaktan giderek uzaklaşan örgütsüz kitlelere dayatılmaktadır. Bu bağlamda cumhuriyeti tasfiye etmekte olan bu siyasal krizin aşılması "yeni sanayi politikaları ile desteklenen teknoloji üretebilen ve yeniden sanayileşen bir üretim ekonomisi" kurmakla mümkün olacaktır.IMF siz bir ekonomi kisvesi altında IMF aklını tüm yaşamsal süreçlere hakim kılan mevcut iktidarın ekonomik politikalarının eleştirisi “IMFsizleştirmenin” bilinçli bir politika çerçevesinde tasarlanarak kitlelerin önüne bir seçenek olarak konulması ve bunu kitlelere anlatabilecek yeni bir siyaset dilinin oluşturulması ile mümkün olacaktır.
CHP yeni söylemi ile bu dilin oluşmasına yönelik olumlu bir başlangıç yapmakla ve "üretim ekonomisinin "önemini vurgulayan bir ekonomi politika dili geliştirmeye başlamakla birlikte bu sürecn sınıfsal temelli çelişkili yapısını yönetebilecek mekanızma ve kurumları oluşturma konusunda henüz yetersiz görülmektedir.

Kaynaklar:
Boratav K (2010) “IMF-Türkiye: Kısa Bir Panorama” 14.03.2010 http://haber.sol.org.tr/yazarlar/korkut-boratav/imf-turkiye-kisa-bir-panorama-25286

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder