Sayfalar

7 Kasım 2010 Pazar

İKTİSATTA EVRİM DÜŞÜNCESİ:GELİŞİM VE DÖNÜŞÜM


İktisat Ve Evrim Metaforu:
Evrim kavramı zaman içinde gerçekleşen küçük ve sürekli değişmeleri tanımlamaktadır. Biyoloji açısında evrim türlerin zaman içinde değiştiği ve eski türlerden yenilerinin ortaya çıktığı bir süreçtir. 19. y.y. büyük evrimcileri Darwin ve Lamarck, paradoksal olarak, büyük yapıtlarının ilk baskısında evrim sözcüğünü kullanmamışlardır. Darwin “değişikliklerle türeyiş” (descent with modification) , Lamarck ise “transformizme” terimini kullanmıştır. Evrimi bugünkü anlamda kullanan ilk düşünür Spencer olmuştur. Spencer organik değişimi tanımlarken evrim sözcüğünü kullanmıştır. (Gould, 1998:20) . Lamarck’ a göre canlılar sürekli bir gelişim içindedir ve insan da bu gelişimin en yüksek ve en son aşamasıdır. Lamarck'in 19. yüzyılın başlarında öne sürdüğü bu düşünce evrim teorisinin ilk temel teorisi olmuştur Lamarck’a göre evrim yavaş aşamalar ile gerçekleşen ve birçok nesil geçtikten sonra yepyeni bir türün oluşmasına olanak tanıyan, ufak aşamaların zaman boyutu içerisinde birbirine eklenmesiyle gerçekleşen bir süreçtir. Lamarck’ın evrim yaklaşımında çevredeki yavaş değişiklikler canlılarda yeni ihtiyaçlar doğurur, bu ihtiyaçlar sonucunda canlıların hareketleri vücutlarında değişiklikler oluşturur ve bu değişiklik sonraki nesillere aktarılır. Buradaki temel vurgu canlıların çevrelerine uyum gösterirken kazandıkları değişikliklerin sonraki kuşaklara aktarılması üzerinedir.
Biyoloji ile iktisadın entelektüel işbirliği 19 yy kadar uzanmaktadır. Darwin Malthus’un 1798 tarihli “Nüfus Üstüne Bir Deneme” adlı kitabını okumuş ve doğal seçilim yaklaşımını geliştirirken bu eserden çok etkilenmiştir. Darwin doğal seçilim mekanizmasını evrimin temel yaratıcı gücü olarak tanımlar. Darwin ile Lamarck’ın evrim teorileri doğal seçilim bağlamında farklılaşır. Lamarck’ın yaklaşımında çevresel değişiklikler öncedir, bunlar canlıdaki değişime sebep olur. Darwin’de ise rasgele farklılaşmalar önce vardır, doğanın düzenleyici etkisi olan doğal seçilim sonra devreye girer. Darwinci evrim teorisine göre canlılığın devamı ve çeşitliliği doğal seçilimle sağlanır. Doğal seçilimin üç temel bileşeni bulunur: Genetik karakterlerin devamını sağlayan “kalıtım”, farklı karakterlerin popülasyondaki zenginliğini sağlayan “çeşitlilik” ve bu çeşitli karakterlerden doğadaki koşullara en uygun olanının hayatta kalmasını sağlayan “seçilim”. Darwin’e göre doğal seçilimin işleyişi üç aşamadan oluşur: (Gould ,1998:1)
Organizmalar değişir ve değişiklikleri kısmen kalıtımla yavrularına aktarırlar.
Organizmalar hayatta kalabilecek olandan daha fazla yavru yaparlar.
Ortalama olarak çevre koşullarına en uygun yönde değişiklik gösteren yavrular hayatta kalır ve ürerler.
Darwin’in evrim yaklaşımında belirtilmesi gereken en önemli unsur, evrimin amacının olmadığıdır. Evrim basitten karmaşığa doğru giden doğrusal ve ilerlemeci bir süreç değildir. Sosyal bilimlerde evrim düşüncesinin yayılmasına ön ayak olan Darwin’in çağdaşı Spencer’ın evrim düşüncesi bu noktada Darwin’in yaklaşımından ayrılır. Spencer’in evrim düşüncesinde amaca yönelme ve ilerleme fikri öne çıkmaktadır. Spencer da Malthus’u okumuştur ancak, Malthus’tan farklı olarak hayatta kalmanın yararlı ve gelişmenin motoru olduğunu belirtmiştir. Spencer hayvanlarda ve bitkilerde farklılaşmanın ilkelerini iş dünyasına uygulamıştır. Sosyal bir organizma olarak tanımladığı ekonomide ancak güçlü olan yaşamaya devam edecegini öne sürmüştür.(Skousen, 2007 :236) İktisatta evrim düşüncesinin önemine dikkat çeken Marshall “İktisatçıların Mekke’si ekonomik dinamikten çok ekonomik biyolojidir ” demesine rağmen evrimci bir iktisat teorisi geliştirmemiş, tam tersi Newtoncu mekanikten ödünç alınan denge metaforu etrafında bir iktisat kurmuştur.bunun yanında 20. y.y. iktisadını ve biyolojisini biçimlendirecek rekabet yoluyla ilerleme ve tedrici gelişme fikri Darwin ve Marshall’da ortak olarak bulunmaktadır. (Gowdy, 1997: 377)
İktisat teorisinin evrimci bir yolda ilerleyebilmesinin önünü açan en önemli iktisatçılardan biri Amerikan kurumcu iktisadının kurucusu Veblen’dir. Evrim fikrinden etkilenen ve neoklasik iktisadın mekanik analojiler etrafında kurduğu denge merkezli çözümlemesini eleştiren Veblen’in evrimci iktisat düşüncesine katkıları özellikle teknolojik değişimin anlamı üzerinedir. Veblen’ e göre iktisat teorisi; tarihsel, iktisadi, siyasal ve sosyal olayların içgüdüsel alışkanlıklara bağlı insan davranışları tarafından biçimlenen grup özellikleri tarafından belirlenir ve bu nedenle Darwinci bir sosyal evrim kuramı, sosyal ve iktisadi olgularla ilgilenirken değişimi anlamak için en uygun araçları sunmaktadır. (Demir, 1996:92) Veblen insanı doğada etkin bir varlık olarak tanımlayarak, onun teknik eylemini kurumsal ve toplumsal değişimin itici gücü olarak görmüştür(Gürkan, 2007:240). Veblen için kurumsal değişim ekonomik değişimin anlaşılması için temel çıkış noktasıdır.(Özveren, 2007:21) Düşünce alışkanlıkları olarak tanımladığı kurumları birbiri ile rekabet eden iki temel kurum olarak sınıflandırmıştır.

Geleneksel Kurumlar
Dinamik Teknik Kurumlar
Veblen; insan davranışlarının kökeninde içgüdülerin bulunduğunu savunmaktadır. Özellikle üç içgüdü toplumların evrimsel değişimine katkıda bulunur .(Demir,1996: 95)
Ekonomi ile ilgili mekanizmaları ortaya çıkaran, yeni yollar bulmaya, icatlar yapmaya neden olan ustalık içgüdüsü.
İnsanların karşılık beklemeden gelecek kuşakların iyiliğini düşünmesine olanak tanıyan ebeveynlik içgüdüsü.
İnsanların somut ödüller beklemeksizin bilgiye ulaşma eğilimlerini temsil eden aylak merak içgüdüsü.
Veblen kurumsal değişime odaklanan bakış açısı ve teknolojiye, kurumlar arasındaki ilişkiye vurgusu nedeniyle evrimci iktisat üzerinde etkili olmuştur. Veblenci bakışın kültürel gecikme (cultural lag) ,geleneksel kurumlar gibi kavramları evrimci iktisadın firma teorisinin söz dağarcığını etkilemiştir.(Gürkan, 2007:240)
Spencer’in amaca yönelik evrim yorumu özellikle 1950’li yıllarda neoklasik iktisatçılar arasındaki rekabetçilik ve etkinlik ilişkisinden temellenen tartışmalar üzerinde de etkili olmuştur. Alchian(1950) ve Friedman (1953)’e göre piyasa rekabetinin yaratığı evrimci süreç firmaların karlarını ençoklaştırmaları üzerinde etkili olmaktadır. Piyasa rekabeti sonucu kar ençoklaştırması yapan, etkin firmalar yaşamaya devam etmekte ve diğerleri yok olup girmektedir. Evrimci süreç firmaları etkinleştirme amacını gerçekleştirmektedir. Öz olarak, Spencer’in rekabet yoluyla ilerleme fikri ve güçlünün yaşaması ilkesi geleneksel iktisat teorisinin temelini oluşturmaktadır.
Avusturyalı İktisatçıların belirsizlik üzerine yaptığı vurgular, teknoloji geliştirme sürecinin yarattığı belirsizlikle ilgilenen evrimci iktisatçılar üzerinde etkili olmuştur. Shackle gelecekle ilgili kararların alınırken ajanların belirsizlikle karşı karşıya olduklarını vurgulamaktadır. Bu nedenle yapısal belirsizlik ortamında, değişen çevre şartlarına uyum gösterebilen seçilmiş firmalar yaşamaya devam edebileceklerdir.(Magnusson, 1993:3) Shackle, oluşum içindeki zaman kavramı ile hafıza ve tahayyülü içinde barındıran, geçmişten tecrübe aktarımını ve gelecekten beklentileri içeren bir zaman anlayışı önermektedir. (Alada, 2000: 104) Bu belirsizlik vurgusu ve zaman anlayışı evrimci iktisadın firma yaklaşımının gelişiminde etkili olmuştur. Hayek ise özellikle grup seçilimi olgusuna ilgi göstermiştir. Daha iyi kurallar geliştirerek uyum sağlayan grubun birey sayısı diğer grubun birey sayısına göre daha hızla artar. Grubun üyelerinin artmasına bağlı olarak artan işbölümünün sonucu olarak grup karmaşıklaşır. Ancak grubun seçilimi grubun üyeleri öyle istedikleri ya da öyle tasarladıkları için değil, grup üyelerinin etkileşimleri sonucu gerçekleşir.(Langlois ve Everet, 1993:16) Bu eşgüdümü sağlayan ve “kendiliğinden düzeni” (spontaneous order) ortaya çıkaran piyasa mekanizmasıdır. Hayek, bu kendiliğinden düzen fikri nedeniyle, karmaşık uyabilen sistem yaklaşımının öncülerinden biri olarak kabul edilmektedir. (Foster ,2005: 878)

Schumpeter’in Mirası:
Schumpeter’in “Theory of Economic Development “ adlı kitabı evrimci iktisat yaklaşımının ortaya çıkmasında son derece etkili olmuştur. Almanca ilk baskısı 1911 yılında yapılan bu çalışma Schumpeter’in kapitalizmin gelişme dinamiklerine ve teknolojiye bakış açısının çatısını oluşturmaktadır. Schumpeter evrim terimini kullanmamakla birlikte kapitalist ekonominin gelişme dinamiklerini evrimci, gelişmeci bir teorik çerçevede ele almıştır.

Esas itibariyle kapitalist ekonomi statik değildir ve olamaz düzenli bir gelişmede göstermemektedir. Tersine bu ekonomi kendi içinden yeni mallar, yeni üretim metotları ya da ticari imkânlar sayesinde devamlı olarak yenilenmekte, hareket halinde tutulmaktadır. Mevcut bütün sistem, iş hayatının bütün şartları bir değişme içindedir” (Schumpeter,1942: 61)

Schumpeter, günümüzde evrimci iktisatçıların kullandığı temel analitik kavramları neoklasik iktisat karşısında kendi gelişme teorisini inşa ederken kullanmıştır. Dosi’ye (1990) göre Schumpeter’in yaklaşımının neoklasik iktisada göre temelde üç ayırt edici noktası vardır.
Kapitalizmi çözümlerken çıkış noktasının denge değil, değişim olması.
Sosyal kurumların doğduğu, geliştiği ve yok olduğu tarihsel zamana dayanması.
Rasyonel kararlara bağlı olarak ençoklaştırma faaliyetleri peşinde koşan iktisadi ajana karşı duyulan şüphe.
Schumpeter neoklasik kararlı durağan durum denge yaklaşımının tersine, kapitalist sistemi denge dışı bir evrimsel süreç çerçevesinde incelemiştir. Schumpeter’in bu değişim dinamiğinin temelinde kapitalist gelişmeye içsel olan inovasyon vardır. İnovasyon mevcut kaynakların yeni bileşimler olarak sunulması biçiminde tanımlanmaktadır. (Schumpeter, 1934: 66) Ekonomik değişmenin kaynağı olan beş temel inovasyon biçimi vardır.

Yeni tüketim maddeleri: Ürün inovasyonu olarak nitelendirilen yeni ürünlerin geliştirilmesi.
Yeni üretim metotları: Süreç inovasyonu olarak nitelendirilen üretimde yeni tekniklerin kullanılması.
Yeni pazarlar: Yeni pazarların veya yeni pazarlama olanaklarının gelişmesi.
Yeni hammadde kaynakları. : Yeni kaynakların kullanıma girmesi.
Yeni endüstriyel örgütlenmeler: Örgütsel inovasyon olarak nitelendirilen, iş yapma biçimindeki değişmeler.
İnovasyonları gerçekleştirenler girişimcilerdir. Girişimci, yeni ürünler peşinde koşan, firmanın yönetiminde yeni arayışlar içinde olan, yeni piyasalar keşfeden bir kişidir. Girişimcinin rolü, bir buluşu ya da genel olarak hiç kullanılmamış bir teknik olanağı kullanarak üretim sistemini yenilemesi ve düzeltmesidir.(Schumpeter, 1942:202) Schumpeter’in girişimcileri belirli bir sınıftan gelmezler onlar yetenekli bir azınlığı oluştururlar .(Heilbroner, 2003: 266) Bu elit insan tipi kendi içinde de yetenek farklılıkları gösterir. Teknolojik gelişimi sağlayan ajanların içinde farklılaşması teknolojik çeşitliliğin ve evrimci gelişimin motorunu oluşturmaktadır. Girişimciyi harekete geçiren güdü ise kardır. Kar inovasyon yapmanın getirisidir ve girişimciler tarafından elde edilir. İnovasyonun ortaya çıkmasında banka kredisi merkezi bir rol oynar. Yaratıcı girişimcinin yanında risk üstlenici banker de ekonomik gelişmenin en önemli öğesidir.(Hanusch ve Pyka, 2007: 282) Girişimci ile banker arasında kopmaz bir birliktelik vardır. Schumpeter’e göre kapitalist bir ekonominin içsel değişim dinamikleri inovasyon (neden) , girişimci (özne) ve banka kredisi (araç) olmaktadır.(Gürkan, 2007:254)
Schumpeter kapitalist ekonomiyi, bitmek bilmeyen bir “yaratıcı yıkım” süreci olarak tanımlamaktadır. Kapitalist sistemdeki her firma yeni bir tasarım, maliyet azaltıcı çaba, yeni bir ürün, yeni girdilerin bulunması, yeni üretim yöntemlerinin geliştirilmesi yollarıyla piyasa payını artırmaya ve hâkim konuma geçmeye çalışır. Ancak her yaratıcılık, kendisinden önceki tekelci gücü de yıkmaktadır.
… örneğin 1760–1940 yılları arasında bir işçinin bütçesi yalnızca çeşit ve mal bakımından büyümemiş, ama aynı zamanda da kalite bakımından durmadan değişimlere uğramış, yükselmiştir. Aynı şekilde tipik bir çiftliğin üretken mekanizması, tarım aletlerinden, şekillerine kadar çağdaş makine tarımına ulaşmıştır; metal endüstrisinde üretken mekanizmanın odunkömürü fırınından, yüksek fırına kadar bir değişim olmuş; enerji sektöründe su değirmeni yerini modern türbinlere bırakmış, ulaştırma tarihinde posta arabalarının yerini uçaklar almışlardır. Yeni milli pazarların ya da dış piyasaların açılması; el sanatları atölyelerinden, yoğun ve büyük işletmelere geçiş (U.S. Steel gibi), kapitalist sistemi durmadan, yorulmadan içinden bir ihtilâl, yenileme havasında tutmakta; bütün bu elemanlar, gene devamlı olarak eski faktörleri yok etmekte, yenilerini yaratmaktadır. Bu “yaratıcı yıkım gelişimi” kapitalizmin esas temelidir, ister istemez her kapitalist teşebbüs ergeç bu gelişime uymak zorundadır” (Schumpeter,1942: 137-138)
Schumpeter 1942 yılında yazdığı “Capitalism,Socialism and Democracy” adlı eserinde inovasyonun kaynağının artık büyük firmalar ve bunların Ar-Ge laboratuarları olduğunu belirtmiştir.Girişimciliğin önemi azalmış ,bu büyük firma örgütlenmelerinde teknolojik yenilik bir alışkanlık haline gelmiştir(Schumpeter, 1942: 203). Bu durumda yaratıcı yıkım sürecinin yerini, yaratıcı birikim (creative accumulation) sürecinin aldığı öne sürülmektedir (Malerba, 2004 :22).
Sonuç olarak Schumpeter’e göre kapitalizm, inovasyonlara ve bu inovasyonların sağladığı kar olanakları üzerine inşa edilmiş bir dinamizme sahiptir. Firmalar aralarında kıyasıya teknolojik rekabet içindedirler ve bunun asıl itici gücü, tekelci yüksek kârların varlığıdır. Bu olduğu sürece, teknolojik gelişme ve sonucunda da büyüyen bir ekonomi oluşacaktır
Kendilerine çıkış noktası olarak Schumpeter’i alan evrimci iktisat teorileri üç başlık altında incelenebilirler:

Evrimci Modelleme Geleneği:Nelson ve Winter Modeli:

Evrimci iktisat geleneği içinde önemli bir yere sahip olan Nelson ve Winter modeli içsel değişmeyi merkeze koyarak; doğal seçilim, mutasyon, gen gibi evrimsel biyolojik analojileri kullanarak ve davranışsal firma teorisinden yararlanarak evrimci bir teknoloji gelişme yaklaşımı geliştirmişlerdir. Nelson ve Winter modeli üzerinde evrensel Darwinciliğin etkileri gözlenmektedir. Richard Dawkins’in önerdiği evrensel Darwincilik yaklaşımına göre evrende her nerde bir yaşam formu varsa, gelişimi Darwinci çeşitlilik, kalıtım ve seçilim kuralını takip eder. Kazanılmış karakterlerin kalıtımını benimseyen Lamarckçı görüş gibi farklı kalıtım mekanizmaları var olsalar bile; evrim süreci Darwinci teorinin temel elemanlarına göre işleyecektir.(Hodgson, 1998 :270) Bu görüşe göre özellikle sosyo-ekonomik evrim sürecinde Lamarkçı ve Darwinci yaklaşımlar birbirini dışlamak yerine birbirini tamamlamaktadır.Sosyo-ekonomik evrim sürecinde taklit ,etkileşimle öğrenme olanaklarının var olması, ajanlara, çevreye uyum sürecinde kazandıkları karakterleri gelenek, alışkanlık içinde kültür ve bilgi kodları olarak gelecek nesillere aktarabilmelerine olanak tanımaktadır.Bu nedenle sosyo-ekonomik evrim Lamarkçı ve Darwinci özellikleri birlikte göstermektedir.(Hodgson, 1998:46) Nelson ve Winter’ın modellerinde Darwinci analojileri kullanmakla beraber , kazanılmış karakterlerin aktarılabileceği vurgusu ile Lamarkçı özellikler öne çıkmaktadır.Nelson ve Winter’in Darwinci evrimsel biyolojiden aldığı üç temel kavram şunlardır.
1. Darwinci biyolojide gene karşılık gelen rutin.
2. Darwinci biyolojide mutasyona karşılık gelen arama.
3. Darwinci biyolojide doğal seçilime karşılık gelen piyasa süreci.
Teknolojik araştırma ve geliştirme yatırımları piyasa mekanizması çerçevesinde fiyatlandırılabilecek riskten farklı olarak Knightcı anlamda belirsizlik içeren süreçlerdir. Knight’a göre risklerin deneysel ve istatistiksel tahmin yöntemleriyle azaltılmasının mümkün olmasına karşılık, işletmeye ait bilgi kopuklukları olarak tanımlanan belirsizliğin tamamen bertaraf edilmesi mümkün değildir.(Alada, 2000: 69) Karar alıcılar gelecekle ilgili belirsizlik karşısında, tatmin oldukları sürece var oldukları durumu koruma eğilimi içerisinde olacaklardır. Gelecekle ilgili bilginin eksiksiz elde edilmesi bireylerin bilişsel güçlerinin ve sahip oldukları araçların kapasitelerinin dışında oldukları için kararlar, neoklasik iktisadın öngördüğü biçimde, rasyonel biçimde alınamayacaktır. Herbert Simon tarafından geliştirilen “sınırlı rasyonalite” yaklaşımına göre karar veren bireyin ne sahip olduğu bilgi ne de ulaşabileceği bilginin tamamını toplayıp bir araya getirme, bu bilgiyi işleyerek kullanılır duruma getirme yeteneği sınırsızdır. Bireyin davranışı ençoklaştırmaya yönelik değil, bireyin dilek düzeyine göre belirlenen bir yetinmeciliğe yöneliktir.(Buğra, 2003:299) Sınırlı rasyonalite nedeniyle firmalar geçmişten gelen karar alma tarzlarına ve davranış kurallarına bağlı kalarak karar verme yoluna gideceklerdir. Firma için bir örgütsel hafıza olan bu karar verme kuralları bütünü “rutin” olarak adlandırılmaktadır.(Nelson ve Winter, 1982: 12) Firmalar belirli bir rutine bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmektedirler. Nelson ve Winter’in yaklaşımında firma davranışlarını düzenleyen rutinler biyolojideki genlere karşılık gelecek biçimde seçilimin temel birimi olarak ele alınmaktadır. Farklı firmalar üretim, yatırım, araştırma ve inovasyon için farklı rutinler geliştirmekte, bu nedenle endüstride farklı rutinlere sahip firmaların rekabetçi davranışları gelişmektedir. Rutinler süreklilik arz etmelerine rağmen değişebilen bilgi kodlarıdır. Bu değişim sürecinde belirleyici olan firmanın daha etkin bir konuma geçme arzusudur. Rutinlerin değişim süreci “arama” (search) kavramı ile tanımlanmaktadır.(Nelson ve Winter, 1982: 18) Firmaların çevresel değişime uyumları rutinlerin yenilenmesi yoluyla gerçekleşmekte ve firma varlığını sürdürürken rutinler yenilenebilmekte, firmanın gelecek karar alma biçimleri bir öncekine göre farklılaşmaktadır. Arama Darwinci biyolojideki mutasyonlara denk düşmektedir. Bu stokastik arama davranışları firma çeşitliliğinin temelini oluşturmaktadır. Darwinci evrim teorisinin temel analitik kavramı olan doğal seçilim (natural selection) mekanizması piyasa rekabeti biçiminde endüstri üzerinde etkisini göstermekte ve daha yüksek performansa sahip firmalar büyürken diğer firmalar endüstri dışına itilmektedir(Nelson ve Winter, 1982: 9). Çevreye daha iyi uyum sağlayan genlerin; popülasyon gen havuzundaki frekansının artmasına benzer bir durum, yüksek performans gösteren firmalar için de geçerli olacak ve bu firmaların rutinlerinin frekansı endüstri rutin havuzu içinde artacaktır. Değişen yeni rutinlerin gerçek tarihsel zamanın gelecek döneminde uygulanmaya konması, türlerin amaçlı olarak elde ettikleri kalıtsal özellikleri gelecek kuşaklara aktarması biçimde ortaya çıkan Lamarkçı evrim yaklaşımı ile de örtüşmektedir. Firmaların değişen piyasa şartları karşısında taklit yoluyla başarılı firmaları takip ederek ya da yenilikler yoluyla, rutinlerini mevcut şartlara göre yeniden uyarlaması, kazanılan karakterin gelecek kuşaklara aktarılmasının ve türlerin iradi olarak çevresel uyuma yönelik mükemmelleşmelerini öngören Lamarkçı evrim yaklaşımı ile de uyuşmaktadır. Nelson ve Winter, Lamarkçı evrim yaklaşımını benimsemektedirler.(Nelson ve Winter, 1982: 11)
Nelson ve Winter’in bu yaklaşımı evrimci iktisat teorisinde önemli bir etki yaratmış ve bu evrimci gelişmeyi açıklamaya yönelik modeller geliştirilmiştir. Sınırlı rasyonaliteye, belirsizliğe ve firmaya özgü bilgi kullanım tarzı olarak ifade edilebilecek rutinlere vurgu, teknolojinin örtük ve zor transfer edilebilme özelliğini daha anlaşılır kılmaktadır. Bu nedenden dolayı teknoloji tüm firmalar ya da ülkeler için kolayca ulaşılabilen bir faktör olmaktan çıkarak, üretilmesi için çaba ve kurumsal altyapı gereken, rekabetçilikten beslenen, sahip olunmasına bağlı olarak rekabetçi üstünlükler kazandıran bir faktör haline gelecektir.


KAYNAKLAR:

Alada Dinç (2000) İktisat Felsefesi ve Belirsizlik, Bağlam Yay. , İstanbul.

Alchian, A.A. (1950), “Uncertainty, Evolution And Economic Theory”, Journal of Political Economy, Vol. 58, : 211-22.

Alchian, A.- Demsetz, H. (1972), “Production, İnformation Costs, And Economic Organization”, American Economic Review, Vol. 62 No. 4, : 777-95.

Buğra Ayşe (2003) İktisatçılar ve İnsanlar 5.B, İletişim Yay. ,İstanbul.

Foster, J. and Metcalfe, S (2001) “ Modern evolutionary perspectives: an overview.” İç : Foster and Metcalfe (eds.) Frontiers of Evolutionary Economics: Competition, Self-Organization and Innovation Policy. Edward Elgar: Cheltenham

Gould S.(1984) Darwin ve Sonrası, Tübitak Yay. ,Ankara.

Gowdy J.(1997) “ Introduction-Biology and Economics” Structural Change Economic Dynamics. 8,:377-383

Gürkan C. (2007) “Veblen, Schumpeter ve Teknoloji” İç E. Özveren(der.) Kurumsal İktisat, İmge Yay. Ankara

Hanusch H - Pyka A. (2007) “Principles of Neo-Schumpeterian Economics “ Cambridge Journal of Economics 31, 275–289

Hayek (1945) “Use of Knowledge in Society” American Economic Review, 4: 519-530

Heilbroner R. (2003) İktisat Düşünürleri , (cev: A Tartanoğlu) ,Dost Yay. Ankara

Hodgson G. (2002) “Darwinism in Economics:From Analogy To Ontology” Journal of Evolutionary Economics. 12, 259-281.

Langlois R-Everett (1993) “What Is Evolutionary economics” İç: Magnusson Lars(Ed) “Evolutionary And Neo Schumpeterrian Approaches to Economics ,Kluver Ac Prs USA

Magnusson L.(1993) “The Neo Schumpeterrian And Evolutionary Approach to Economics- An Introduction” İç: Magnusson Lars(Ed) “Evolutionary and Neo Schumpeterian Approaches to Economics ,Kluver Ac Prs USA

Nelson R- S. Winter (1982) An Evolutıonary Theory of Economic Change, Harvard Unv. Press, USA:

Özveren E. (2007) “Kurumsal İktisat Aralanan Kara Kutu “İç E. Özveren(der.) Kurumsal İktisat, İmge Yay. Ankara

Pelikan (1989) Market As a Instrument of Evolution of Structure ,Working Paper No: 237
IUI ,Stockholm

Schumpeter Joseph (1934) The Theory of Economic Development, Oxford Unv. Pres. New York, 1978.

Schumpeter Joseph (1942) Kapitalizm Sosyalizm ve Demokrasi, 2.B (cev. T Akoğlu) ,Varlık Yay. İstanbul, 1968

Skousen M. (2007) İktisadi Düşünce Tarihi, 3 B. Adres Yay. ,İstanbul