Sayfalar

27 Nisan 2011 Çarşamba

Teknolojik Gelişmenin Yörüngeleri Üzerine:Yol Bağımlılığı ve Kilitlenme Sorunu:


Evrimci iktisadın neo klasik iktisattan ayrıştığı temel bir noktada sürecin dinamik yapısını oluşturan zaman kavramının niteliği üzerinedir. Bu tarihsel zaman vurgusu kurumsal değişmeleri içren bir “tersinmez”* bir zamansal/tarihsel dönüşüm olgusunu ortaya koymaktadır. Bu dönüşüm/değişim Hegel’in kullandığı “Minerva’nın Baykuşu” metoforu bağlamında “önceden öngörülemez ancak daha sonradan analiz edilebilir” bir değer kalıbına (paradigmaya) bağlı olarak kendine bir yön bulmaktadır. Teknolojinin doğası aslında geniş bir tanımlama ile bilime benzer bir şekilde karakterize edilebilir. Özellikle teknolojik paradigma ya da araştırma programı Kuhn tarafından önerilen bilimsel paradigma ya da araştırma programı ile benzeşen bir rol üstlenmektedir. Kuhn göre, normal bilim dönemi olarak adlandırılan istikrar dönemini, bir kriz dönemi kesintiye uğratır ve bu kriz dönemi bilimsel devrimin ortaya çıkmasına neden olara yeni bir normal bilim döneminin açılmasına olana tanır. Mevcut bilimsel paradigma, bilim adamları tarafından paylaşılan kurallar, standartları ve bilimsel araştırma yöntemlerini tanımlar ve araştırma geleneğinin sürdürülmesi için bir uzlaşma ortamı yaratır. Bu yaklaşım tarzı aslında teknolojik gelişme sürecinde meydana gelen sürekli ve kopuk gelişme biçimlerini modellemektedir. Teknolojik değişme genellikle bir teknolojik paradigma tarafından belirlenen bir teknolojik yörünge boyunca süreklilik gösterirken, teknolojik değişme sürecindeki kopuşlar bir teknolojik paradigma değişikliğine işaret etmektedir. (Dosi,1982:148) Bu teknolojik paradigma içinde mevcut teknolojik problemlerin çözüm pratikleri gelişir ve paradigmaya bağlı olarak şekillenen belirli ilkeler sorun çözme rutinleri belirleyerek teknolojik gelişmeye yön verir. Teknolojik yörünge paradigma belirlendikten sonra paradigmanın içinde oluşan teknolojik yapı gelişme gösterecektir. İşte bu teknolojik gelişme örüntülerine teknolojik yörünge** adı verilmektedir. Teknolojik rejim seçilim çevresine bağlı olmanın yanında belirli endüstrilerde meydana gelen gelişmenin belirli örüntülere göstermesine neden olmaktadır.Özellikle piyasaya belirleyici rol atfeden inovasyonun tek yönlü açıklayan modeller bu tip teknolojik paradigma değişmelerinin nasıl meydana geldiğini açıklamaktan uzaktırlar. Çünkü bu tip bir paradigma değişmeleri bilimsel ilerlemeler, ekonomik faktörler, kurumsal değişkenler ve mevcut teknolojik yolun bünyesinde meydana gelen çözülmemiş problemlerin birbirleriyle kurduğu karmaşık bir etkileşimin sonucu olarak meydana gelmektedir (a.g.e 148).
Ekonomik olgular ya da süreçler homojen uzay ya da zamanda gerçekleşen olarak değil de birçok kesikli zaman ve uzay bağlamında gerçekleşen şeyler olarak anlaşılmalıdır. Neo klasik yaklaşımda kullanılan zaman kavramı ise mantıksal zaman eşdeyişle Newtongil anlamda zaman kavramıdır.Bu zaman kavramında homojenlik,matematiksel süreklilik, ve durağan nedensellik vardır.Bu nedenle mantıksal zaman algısında bir günle diğerleri arasında bir fark yoktur ve aslında zamna durağandır.Evrimci iktisadın tarihsel zaman kavramında ise zaman gerçek ve devingendir ve bu zaman da matematiksel süreklilik yerine dinamik devamlılık ,hetorojenlik ve nedensel etki vadır (Eren,1994:62-63) . Tarihsel bağlam yalnızca zamana vurgu yapmamakta bunun yanında olgunun zamana bağlı doğası üzerine de düşünmeye teşvik etmektedir. Özellikle vurgulanmalıdır ki buradaki mekân yalnızca maddi yapısı ile değil bunun yanında farklı kültür ve kurumları da içerecek şekilde tanımlanmaktadır (Liu 2009:15). Schumpeter’in de vurguladığı gibi ekonomi tarihsel bir süreç içerisinde evrilerek ilerlemektedir ve bunun anlaşılması iktisadi analizin sağlıklı yapılabilemsi için bir gereklilik olamkatadır. “Yeterli bir miktarda tarihsel anlayışa, tarihsel olgulara yeterli bir bağlılığa ya da tarihsel deneyimleri nasıl tanımlanabileceği bilgisine sahip olmayan hiç kimse bugünün de dâhil olduğu herhangi bir ekonomik dönemi anlamayı ummamalıdır (Schumpeter,1954).”

Neokalsik yaklaşım ile evrimci iktisat yaklaşımı gelişme olarak evrim kelimesini farklı anlamlarda kullanmaktadırlar.Neoklasik yaklaşım aşamalı ve öngörülebilir bir değişim sürecine işaret ederken evrimci iktisat geleneği bundan farklı olarak evrimi mutasayon ve seçilim dinamikleri tarafından belirlenen öngörülemez ve kopuşlar içeren bir değişim süreci olarak ele almaktadır.Bu kopuş ve ilerleme bütenselliğinin altında yatan ise inovasyon sürecinin Moykr da işaret ettiği farklı etki mekanizmaları olmaktadır.Mokyr’a göre ekonomik evrim makro inovasyonlar (büyük çaplı teknolojik değişmeler yaratan radikal inovasyonlar) ile mikro inovasyonlar (mevcut teknoloji ile ilgili küçük iyileşmeler) ile karakterize olan çok boyutlu bir değişim sürecidir.(Pol ve Carrrol:2001:9) İşte bu değişim sürecinin çelişkili ve bütünleşik yapısı teknolojik değişmenin süreklilikler yanında kopuşlara içermesine ve teknolojik gelişmenin nihai sonucunun exante olarak öngörülememesine neden olmakatdır.

Neoklasik ekonomik anlayışa göre piyasa mekanizması her zaman için en etkin teknolojilerin endüstrilerde kullanılmasına neden olacaktır. Oysa günümüzde kullanılan tüm teknolojilerin etkin ve optimal bir tercihe göre şekillendiğini öne sürmek olanaklı değildir.
Evrimci iktisadın teknolojik gelişme yaklaşımında ise değişimin gerçek zaman boyutu ve tersinmezliği “yola bağımlılık” metaforu ile açıklanmaktadır. Yol bağımlılığı; optimal ve etkin olmayan teknolojilerin endüstrilerde egemen olması, artan getirilere bağlı olarak giderek standart hale gelerek zamanla bu etkisini ağyapı dışsallıklarına bağlı olarak genişletmesi ve nihai olarak kalıcı hale gelmesi ile ortaya çıkmaktadır. (Stack ve Myles ,2003:488) Yol bağımlılığı olgusu ekonomik gelişmenin dinamik yapısını açıklarken tarihsel süreçlerin oynadığı role vurgu yapmaktadır.Ekonomik çevrenin uzun dönemli davranışları,kısa dönemli faktörlerden etkilenmektedir.(Darluf,1998:8) Paul David (1985),bu süreci şu şekilde ifade etmektedir

“Yola bağımlı (path dependent) bir iktisadi olaylar dizisinde, nihai sonuca etki eden faktörler, sistematik güçlerden daha ziyade şans eseri ortaya çıkan olayların bütün süreci yönlendirmesi yoluyla ortaya çıkar. Bunun gibi rastgele süreçlerde sonuç, sabit bir noktaya doğru otomatik olarak yönelmez ve bunlara ergodik olmayan süreçler denir. Bu şartlarda, ‘tarihsel hatalar’ ne göz ardı edilebilir, ne de iktisadi analiz amacıyla karantina altına alınabilir; dinamik sürecin kendisi esasen tarihsel bir karaktere bürünür.”

Yola bağımlılık olgusunun altında yatan etki artan getiri ya da Brain Arthur’un tanımlamasıyla pozitif geri beslemedir.(Arthur,1990) Arthur’un 1979 da yazdığı gibi evrimci metaforları kullanan yeni iktisat öncelikle artan getirilere ve dışsallıklara odaklanmalıdır.Yeni iktisadın konusu olan ekonomi;yola bağımlı ,karmaşık,evrim içinde açık ve organik bir ekonomidir.(Waldrop,2003:41)

Artan getirilerin mevcut olduğu bir ortamda, görünüşte önemsiz rassal tarihsel olaylar, teknolojik gelişmenin belirli yönde evrimleşmesine neden olarak kilitlenme (lock- in) olgusunu ortaya çıkartmaktadır.

Tüm bu unsurlar bir araya gelerek teknoloji kilitleneme olgusunu ortaya çıkartarak, teknolojik gelişmenin evriminin belirli bir yola bağımlı olarak gelişmesine neden olmaktadır. Yola bağımlılık olgusu 1980’li yılların ikinci yarısından itibaren Brain Arthur ve Paul David’in çalışmalarıyla popülerlik kazanmıştır. Paul David etkin olmayan bir teknolojinin endüstride yaygılık kazanması konusunda QWERTY klavye örneğini vermektedir. Bugün bilgisayarlarda da yaygın olarak kullanılan Q klavyenin gelişimi 1867 yılında Christoper Latham Sholoes’in daktilolunun patentini almasıyla başlamıştır. Bu ilk daktilolarda hızlı yazıma bağlı olarak sıkışma problemi otaya çıkınca klavye düzeni yazma işlemini yavaşlatacak tarzda yeniden tasarlanmıştır. Bu yeni tasarım Q klavye kullanımı giderek yaygınlaşmış, ağyapı dışsallıkları ve artan getirilere bağlı olarak Q klavye kullanıcısı artıkça hızlı yazımı engellemek için tasarlanan bu düzenek sıkışma problem ortadan kakınca bile endüstride egemenliğini sürdürmüş ve klavye standardı başlangıçtaki bu rassal tarihsel olaya bağlı olarak şekillenmiş yola bağlı bir evrim geçirmiştir.

Standart statik analizdeki, sistem uyumluluğunda sosyal olarak optimal dereceye ulaşma sürecinde araya gireceği söylenen dışsallıkların varlığına rağmen, mükemmel piyasaların yokluğundaki rekabet sanayiyi zamansız bir şekilde yanlış sistem üzerine standardizasyona itti – burada merkezi olmayan karar verme süreci daha sonra onu tutmak için yeterli oldu. Bu tür sonuçlar çok egzotik değil. Bu tür şeylerin olması sadece güçlü teknik olarak birbirine ilgililik, ölçek ekonomileri ve öğrenim ve alışkanlık yüzünden geri dönüşmezliklerin varlığında mümkün gözükür (David,1985).”


Diğer bir örnek Brain Arthur’un verdiği VHS ve BETA video kaydedici teknolojileri arasındaki rekabettir. BETA daha küçük ve daha kullanışlı bir teknoloji olmasına rağmen daha az etkin olan VHS teknolojisi tarafından ortadan kaldırılmıştır. Video kaydedicilerin VHS olarak yaygınlaşması kaset kiralayıcıların artan getirilere bağlı olarak VHS kasetleri depolamasına nden olmuş, VHS kaydediciye sahip olmanın sağladığı ağyapı dışsallıkları sonucu VHS kaydediciciler tüketiciler ararında hızla yaygınlaşmış bu pozitif geri beslemelere bağlı olarak VHS teknolojisi daha az etkin olmasına rağmen endüstride egemen olmuştur.( Arthur, 1990 )



Notlar:
* Tersinmezlik problemi temel tersinir fizik yasalarının karşıtı olan bir durumu işaret etmektedir.Temel mekaniz fizik yasaları tersinir bir karakter göstermektedirler .Eşdeyişle yalıtılmış bir parçacık sisteminde t zamanı boyunca sistem gelişmeye bırakıldıktan sonra tüm parçacıkların hızları tam olarak tersine çevrilirse ve sistem yeniden t zamanı kadar gelişmeye bırakılırsa sistem bütün hızların tersine çevrildiği başlangıç ananındaki orijinal sisteme dönüşür ve bu sürece tersinir süreçler adı verilemektedir (Bricmont,2009:145).Bu durumda tarihsel bir zaman sürecinde yaşananlar tersinmez bir karakter taşır ve sistem bir daha hiçbir zaman başlangıç koşullarına dönemez.
** Teknolojik değişimim geçiş süreci belirtildiği üzere stokastik ve öngörülemez bir tarzda gerçekleşmekte ise Prigogine ve Stanger’in kaotik dinamik sitemler için belirttiği ana teze göre yörünge kavramı terk edilmeli ve olasılıklar kümesi ile yer değiştirilmelidir. Çünkü Prigogine nin belirtiği gibi “Dolayısıyla mikroskopik belirlemelerimizden yörünge nosyonunu çıkartmalıyız. Bu gerçekten realist bir betimlemeye karşılık gelir.Hiçbir ölçüm ,hiçbir hesaplama bir noktaya tek bir yörüngenin düşünülmesine kesinlikle götürmez.Her zaman bir yörüngeler kümesiyle karşılaşacağız”(Bricmont,2009:143).Bu yörüngeler kümesi gelişminin önceden belirlendiği biçimde değil fakat , dönüşümün süreç içerisindeki farklı aktörlerin etkileşimi sonucu olası herhangi bir yörüngeye kitlenerek meydana geldiğini de göstermektedir




Kaynaklar:
Arthur B. (1990) “Positive Feedbacks in the Economy” Scientific American, 262, 92-99
Brigmont J. (2009) “Kaos Bilimi mi Bilimde Kaos mu?”( çev:S.Güneyli) Teori ve Politika ,Yaz 54 ss:137-157
Darluf (1997) “What should Policy Makers Know About Economic Complexity” Washington Quarterly
David, P. (1985) "Clio and the Economics of QWERTY," American Economic Review, vol. 75(2), 332-37, May.
Dosi G. (1982) “Technological paradigms and technological trajectories: A suggested interpretation of the determinants and directions of technical change” Research Policy Volume 11, Issue 3, June pp:147-162
Eren E.(1994) İktisatta Yöntem 4.B Ezgi Kitapevi, Bursa
Liu Z. (2009) “Bringing History into Evolutionary Economic Geography for a Better Understanding of Evolution” Papers in Evolutionary Economic Geography: 09.01 Utrecht University,
Pol Eduardo Peter Carroll (2004) Innovation Heterogeneity, Schumpeterian Growth and Evolutionary Theorizing, Faculty of Commerce Faculty of Commerce - Economics Working Papers
Waldrop M. (2003) Karmaşıklık:Düzen ve Kaosun Eşiğinde Beliren Bilim, (çev:Z Dicleli),Türk Henkel Dergisi Yay.İstanbul