Sayfalar

18 Temmuz 2010 Pazar

Kapitalist Gelişmenin Uzun Dalgalar Teorisi ve Schumpeter:

Kapitalist Gelişmenin Uzun Dalgalar Teorisi ve Schumpeter:
1970’li yollarda savaş sonrası genişleme döneminin sona ermesine bağlı olarak yaşanan durgunluk ve kriz ortamında kapitalist gelişmeyi genişleyen ve daralan uzun dalgalara dayanarak açıklamaya çalışan teoriler giderek daha fazla iktisatçının ilgisini çekmeye başlamıştır. İş çevrimleri denen kısa süreli dalgalanmalardan farklı olarak, uzun dalgalar olarak tanımlanan kapitalist ekonominin gelişme dinamikleri giderek artan bir araştırma sahası haline gelmiştir.Bu farklı çalışmaların vardığı temel sonuç göre kapitalizmde ekonomik gelişme, birbiri ardınca gelen büyük dalgalar halinde oluşmakta ve bu dalgalardan her birinin etki ve sonuçları, bütün bir dönem içerisinde yayılarak zaman içinde yerini bir sonraki ilerleme dalgasına bırakmaktadır .Ekonominin uzun dönemli dalgalanmalar ile inişli-çıkışlı bir seyir izlediğini ve iyileşme, refah, daralma ve kriz aşamalarından oluşan bir dalganın 40-50 yıllık bir ömrü olduğunu ileri süren konjonktür teorileri, ilk kez N.D.Kondratieff’in 1919’da yayımladığı “Ekonomik Hayatta Uzun Dalgalar” adlı makalesinde ortaya konmuştur (O'Hara, 1994). Bu uzun dönemli dalgalanmaların iyileşme, refah, daralma ve kriz olarak dört ana dönemden oluştuğu düşünülebilir. Schumpeter’e göre bu uzun dalgaları açıklayan temel faktör belirli tarihsel dönemlerde belirli sektörlerde yoğunlaşan radikal inovasyonlardır.
Schumpeter neoklasik kararlı durağan durum denge yaklaşımının tersine, kapitalist sistemi denge dışı bir evrimsel süreç çerçevesinde incelemiştir. Schumpeter’in bu değişim dinamiğinin temelinde kapitalist gelişmeye içsel olan inovasyon vardır. İnovasyon mevcut kaynakların yeni bileşimler olarak sunulması biçiminde tanımlanmaktadır. (Schumpeter, 1934: 66) Ekonomik değişmenin kaynağı olan beş temel inovasyon biçimi vardır.

Yeni tüketim maddeleri: Ürün inovasyonu olarak nitelendirilen yeni ürünlerin geliştirilmesi.
Yeni üretim metotları: Süreç inovasyonu olarak nitelendirilen üretimde yeni tekniklerin kullanılması.
Yeni pazarlar: Yeni pazarların veya yeni pazarlama olanaklarının gelişmesi.
Yeni hammadde kaynakları. : Yeni kaynakların kullanıma girmesi.
Yeni endüstriyel örgütlenmeler: Örgütsel inovasyon olarak nitelendirilen, iş yapma biçimindeki değişmeler.
İnovasyonları gerçekleştirenler girişimcilerdir. Girişimci, yeni ürünler peşinde koşan, firmanın yönetiminde yeni arayışlar içinde olan, yeni piyasalar keşfeden bir kişidir. Girişimcinin rolü, bir buluşu ya da genel olarak hiç kullanılmamış bir teknik olanağı kullanarak üretim sistemini yenilemesi ve düzeltmesidir.(Schumpeter, 1942:202) Schumpeter’in girişimcileri belirli bir sınıftan gelmezler onlar yetenekli bir azınlığı oluştururlar .(Heilbroner, 2003: 266) Bu elit insan tipi kendi içinde de yetenek farklılıkları gösterir. Teknolojik gelişimi sağlayan ajanların içinde farklılaşması teknolojik çeşitliliğin ve evrimci gelişimin motorunu oluşturmaktadır. Girişimciyi harekete geçiren güdü ise kardır. Kar inovasyon yapmanın getirisidir ve girişimciler tarafından elde edilir. İnovasyonun ortaya çıkmasında banka kredisi merkezi bir rol oynar. Yaratıcı girişimcinin yanında risk üstlenici banker de ekonomik gelişmenin en önemli öğesidir.(Hanusch ve Pyka, 2007: 282) Girişimci ile banker arasında kopmaz bir birliktelik vardır. Schumpeter’e göre kapitalist bir ekonominin içsel değişim dinamikleri inovasyon (neden) , girişimci (özne) ve banka kredisi (araç) olmaktadır.(Gürkan, 2007:254).Schumpeter kapitalist ekonomiyi, bitmek bilmeyen bir “yaratıcı yıkım” süreci olarak tanımlamaktadır. Kapitalist sistemdeki her firma yeni bir tasarım, maliyet azaltıcı çaba, yeni bir ürün, yeni girdilerin bulunması, yeni üretim yöntemlerinin geliştirilmesi yollarıyla piyasa payını artırmaya ve hâkim konuma geçmeye çalışır. Ancak her yaratıcılık, kendisinden önceki tekelci gücü de yıkmaktadır. Bu yaratıcı yıkım dalgaları kapitalist ekonominin uzun dönemli gelişiminin temel dinamiğini oluşturmaktadır.Kapitaliste gelişmedeki iniş ve yükselme trendi izleyen uzun dalgalanmaların ardında yatan temel neden inovasyon kümelenmelerine bağlı olarak,kar oranlarının ve yatırım olanaklarının son derece yüksek olduğu yeni sektörler ortay çıkarken ,mevcut olgun teknolojilere dayanan sektörlerin karlılık oranlarını yitirmelerine bağlı olarak ortadan kaybolmalarıdır.

Neo-Schumpeterci Teknoekonomik Paradigma Yaklaşımı:
Neo Schumpeterci yaklaşım kapitalist gelişmenin uzun dalgalarını Kuhn tarafından geliştirilen bilimsel ilerleme modeli çerçevesinde açıklamaktadır. Kuhn göre, normal bilim dönemi olarak adlandırılan istikrar dönemini, bir kriz dönemi kesintiye uğratır ve bu kriz dönemi bilimsel devrimin ortaya çıkmasına neden olara yeni bir normal bilim döneminin açılmasına olana tanır. Mevcut bilimsel paradigma, bilim adamları tarafından paylaşılan kurallar, standartları ve bilimsel araştırma yöntemlerini tanımlar ve araştırma geleneğinin sürdürülmesi için bir uzlaşma ortamı yaratır. Neo-Schumpeterci teori, ya da teknoekonomik paradigma yaklaşımı Kondratiev’in uzun dalgalar teorisini, Schumpeter’in ekonomik gelişme teorisi ile birleştiren ve kapitalist gelişme sürecinde teknolojik değişime ağırlık veren bir teoridir (Taymaz 1993: 14) . Schumpetere göre her uzun dalga bir yandan o dönemdeki teknolojik yenilik farklılıklarından ve bir yandan da savaşlar, altın madenlerinin keşfi ya da kıtlık gibi tarihi olayların farklılığından dolayı benzersizdir. Ancak bu uzun dönemli dalgalanmaların açıklanmasında en önemli öğe kapitalist büyümenin motoru, girişimci karlarının kaynağı inovasyonlardır(Freeman ve Soete 2003:22). “Teknoekonomik paradigma ifadesi, anlam olarak, teknik açıdan gerçekleştirilebilir bir dizi yenilik arasından ekonomik seçim yapma sürecini içerir. Gerçekte yeni bir paradigmanın belirgin hale gelmesi nispeten uzun bir zaman(birkaç on yıl) alır; bunun bütün sisteme yayılmasıysa daha uzun sürer. Bu yayılım, teknolojik, ekonomik ve siyasi güçler arasında, kurumsal yeniliklerin (ya da kurumsal yenilenmelerin) son derece önem kazandığı karmaşık bir etkileşim sürecini içerir” (Freeman 1990:3).Teknoekonomik paradigma değişmelerinin anlaşılmasında temel çözümleme düzeyi Schumpeter’in de vurguladığı inovasyonlar olmaktadır. Teknolojik sistemlerindeki inovasyonlardan kaynaklanan bazı değişmeler, yarattıkları sonuçlar bakımından o denli uzun erimlidirler ki, bunların, bütün ekonominin işleyişi üzerinde büyük etkileri olur. Bu değişimler Schumpeter’ in “ekonomik gelişmede uzun çevrimler” kuramının ana eksenini oluşturan “yaratıcı yıkım fırtınaları” (creative gales of destruction) olarak adlandırdığı olguyu oluşturur. Bu yaratıcı yıkım fırtınalarının arkasında yatan temel güç belli tarihsel dönmede yoğunlaşan inovasyonlardır. İnovasyonlar dört başlık altında ele alınmaktadır.(Freeman ve Perez 1988:45-47)
1. Artımsal (incremental) İnovasyonlar: Sanayi ve hizmetlerde görülen endüstriler arasında, ülkeden ülkeye farklı oranlarda gerçekleşen az çok süreklilik arz eden küçük teknolojik değişikliklerdir. Ar-Ge çalışmalarının sonucu değil daha çok, yaparak öğrenme süreçleri, üretim sürecine katılan mühendislik faaliyetlerinin iyileşmesine bağlı olarak orta çıkan ya da kullanıcıların önerileri ve etkileri ile oluşan inovasyonlardır. .
2. Radikal İnovasyonlar: Ar-Ge faaliyetlerinin sonucu ortaya çıkan, sürekli bir nitelik göstermeyen, sektörler arasında eşitsiz olarak gerçekleşen önemli ve etkili teknolojik değişmelerdir. Radikal inovasyonlar örneğin naylon gibi, önemli yapısal değişmeler yaratsalar da ekonominin bütünü üzerindeki etkileri göreli olarak küçük ve yerel olmaktadır
3. Teknolojik Sistem Değişmeleri: Ekonomideki farklı sektörleri etkileyen yeni sektörlerin oluşmasına neden olan köklü teknolojik değişmelerdir. Bir ya da birkaç firmadan fazlasını etkileyen örgütsel inovasyonları da kapsayacak biçimde radikal ve artımsal inovasyonların birleşiminden kaynaklanır. Sentetik madde inovasyonları, petrokimya inovasyonları, içten yanmalı motor inovasyonları bu tür değişimlere örnek olarak verilebilir.
4. Teknoekonomik Paradigma Değişmeleri: (Teknolojik Devrimler): Bazı teknolojik sistem değişmeleri ekonominin bütün davranışı üzerinde büyük etkilerde bulunur. Bu tür değişmeler radikal ve artımsal inovasyonların kümelenmesi ve bunun sonucu olarak birçok teknolojik sistemin birlikte ortaya çıkmasıyla meydana gelirler. Teknolojik devrimlerin karakteristik özelliği yalnızca bazı ürün, hizmet ya da sektörler üzerinde değil ekonominin tüm branşları üzerindeki yaygın etkisidir.
Teknolojik devrimler; ya da yaratıcı yıkım fırtınaları sosyal yapı üzerinde de önemli değişmeler meydana getirirler. Bu değişmelerin ekonominin bütününe yayılması için üretimin örgütlenme tarzında da köklü dönüşümler gerçekleşmelidir.” Böylesi teknolojik devrimler, hem eski hem de yeni ürünler için hızla değişen üretim işlevlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Emek ya da sermayede ne kadar tasarruf sağlanacağı başta tam olarak kestirilemez; ama ürün ve üretim yöntemi tasarımlarında yeni teknolojinin uygulanmasıyla elde edilen genel ekonomik ve teknik yarar gittikçe artarak iyice görünür hale gelir ve giderek uygulamada, yeni pratik kurallar yerleşir.
Paradigmadaki böylesi değişimler potansiyel üretkenlikte önemli bir atılım yapabilmeyi olanaklı kılar; ama başlangıçta bu atılım, yalnızca, önde gelen birkaç sektörde gerçekleşir. Başka sektörlerde, böylesi kazanımlar, genellikle, uzun vadeli örgütsel ve toplumsal değişimler olmadan gerçekleştirilemez” (Freeman 1990:4). Yeni ekonomik paradigmanın eski paradigmaya üstünlük sağlayabilmesi için yeni paradigmaya özgü bir grup anahtar girdi olarak tanımlanabilecek faktöre sahip olması gerekmektedir. Bu faktörler şu koşullara sahip olmalıdırlar (Freeman ve Perez 1988:48):
1. Düşük ve hızla azalan üretim maliyetleri;
2. Uzun dönmede sınırsız gibi gözüken arz olanakları;
3. Ekonominin bütününde,birçok ürün ve süreçte kullanım potansiyeli
Yeni teknoekonomik paradigma egemen olduktan sonra yeni bir yörünge altında gelişir. Teknolojik çeşitlilik teknolojik devrim sonucu hızla artsa da sektörler arasında yeni doğan teknolojilere dayalı olarak ortaya çıkacak üretkenlik artışının bir sınırı vardır. Yeni teknolojik paradigmanın olanakları tüketildikçe sektörler birer birer büyüme sınırına gelecek karlar düşecek ve üretkenlik artış hızı yavaşlayacaktır(Taymaz 1993:15). Mevcut paradigmanın üretkenliğini kaybetmesi ekonomiyi yeni bir paradigma arayışına itecek ve sistem yeni teknolojik bir paradigmaya geçiş yapacaktır. Neo-Schumpeterci yaklaşıma göre kapitalist gelişme süreci günümüze kadar ardışık beş Kondratieff dalgasından oluşmaktadır. Paradigma geçişleri gelişmekte olan ülkelerin endüstrileşme dinamikleri üzerinde etkilerde bulunmaktadır. Mevcut teknoekonomik paradigmanın istikrarlı olduğu dönmede başat teknolojik yapı ile uyumlu kurumsal yapılanmalar sistemin gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Kapitalist gelişmenin mevcut teknoekonomik paradigma içinde olgunlaşan teknolojiye bağlı olarak durağanlaşması kar oranlarını düşürerek uzun dalganın gerileme patikasına girmesine neden olur. Bu gerileme evresinde ekonomide yaşanan durgunluk eğiliminden kurtulmak amacı ile finansallaşma bir tarihsel uğrak olarak ortaya çıkar. Bu finansallaşma döneminde finansal spekülasyon ve borçlanma yoluyla yapısal durgunluğun üstesinden gelebilmek için kısmı talep genişlemeleri yaratılır. Bu talep genişlemesi dalgaları sürdürülebilir bir büyüme tesis edemediği için sorunlar ortaya çıkarır. Bu sorunlar yüksek işsizlik, eksik istihdam sık sık yaşanan resesyonlara, borsa çöküşlerine enflasyon ve deflâsyona kadar uzanır. Krizin derinleşmesi yeni bir yükseliş dalgasının başlangıcı için teknolojik sistemin dönüşümünü sağlayacaktır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder